Ünlü yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Armağan Çağlayan’ın YouTube’da yayınlanan Gör Beni programına konuk oldu. Program boyunca hem kişisel hayatına dair samimi itiraflarda bulunan Görür, hem de Türkiye’nin deprem gerçeğine yönelik çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. “Benim derdim insanlarımızın ölmemesi” diyen Görür, “Depremler durmaz, biz dirençli kentler kurmak zorundayız” ifadeleriyle dikkat çekti.

Naci Görür: “Bana Bir şey Olmaz” Anlayışıyla Mücadele Ediyorum

Türkiye’de yıllardır depreme karşı yeterli önlemlerin alınmadığını belirten Naci Görür, özellikle toplumdaki umursamaz tutumun tehlikeli olduğuna dikkat çekti. Görür, “İnsanlarımızın büyük çoğunluğu, ‘deprem hep başkasına olur’ diye düşünüyor. Bu yüzden hem önlem almıyorlar hem de yöneticilerden hesap sormuyorlar” diyerek, halkın bilinç düzeyini artırmanın kendisi için bir yaşam amacı haline geldiğini belirtti.

“Deprem Elazığ’da olur mu diye soruyorlardı. Bingöl’de olur, bizde olmaz zannediyorlardı. Oysa biz 2003’ten itibaren Elazığ ve çevresinde depremin yaklaştığını söylüyorduk. Gidip anlattık, belediye başkanlarıyla, rektörlerle görüştük. Ama çoğu zaman bu anlatılar alkışlarla geçiştirildi, ciddiye alınmadı.”

“İnsanlar Ölmesin Diye Mücadele Ediyorum”

Görür’ün programda en çok dikkat çeken cümlelerinden biri şu oldu:

“Ben her şeyi kabul ederim, yeter ki insanlarım ölmesin.” Bilimsel çalışmalarını ve kamuoyunu bilgilendirme çabalarını sadece akademik bir sorumlulukla değil, insani bir görev bilinciyle yürüttüğünü söyleyen Görür, “İnsanlarımıza bilgiyi ulaştırmak, onları depreme karşı bilinçlendirmek ve yöneticilerden taleplerde bulunmalarını sağlamak istiyorum. Bu halk talepkar olmadıkça hiçbir şey değişmeyecek” dedi.

“Ben Garibanım Ne Yapabilirim” Demek Sorumluluktan Kaçmaktır

Toplumda yaygın olan “Ben tek başıma ne yapabilirim” anlayışını eleştiren Görür, bu düşüncenin yöneticilere hesap sorulmasını engellediğini söyledi:

“Halk, kendini edilgen bir yere koyduğunda, devleti ve hükümeti de sorumsuzluğa terk etmiş oluyor. Bu, sistemi işlemez hale getiriyor. Bir yerin depreme hazırlanması sadece bina yapmakla olmaz. Kentin tüm bileşenleri birlikte çalışmalı. Aksi takdirde yaşanabilir bir şehir olmaz.”

“Sadece Ev Yapmak Çözüm Değil”

Deprem sonrası yapılan enkaz kaldırma ve yeni yapı inşaatı süreçlerinin de ciddi çevresel riskler taşıdığına dikkat çeken Görür, şu ifadeleri kullandı:

“Şehirlerin kenarına moloz yığıyoruz. O molozlar içinde toksik, patlayıcı, kanserojen maddeler var. Toprağa, suya karışıyor, bizi yavaş yavaş zehirliyor. Depremden daha fazla zarar veriyor ama kimse bunun farkında değil. Ne denetim var ne de halktan bir talep geliyor.”

“Depremi Önceden Tahmin Edemeyiz Ama Hazır Olabiliriz”

Programda depremlerin önceden tahmin edilip edilemeyeceği sorusuna da yanıt veren Görür, mevcut bilimsel verilerle bu konuda kesin bir yol alınamadığını söyledi. Depremlerin dünya genelinde farklı belirtilerle ortaya çıktığını, dolayısıyla ortak bir tahmin mekanizması oluşturmanın mümkün olmadığını dile getirdi.

“Depremler Çin’de, Japonya’da, Türkiye’de farklı davranıyor. Ortak bir belirti henüz bulunmuş değil. O yüzden en geçerli yöntem, yaşadığımız alanları depreme dirençli hale getirmektir. Japonya’da 7.6 büyüklüğünde depremde sadece 10 kişi öldü. Bizde ise aynı büyüklükte depremlerde on binlerce insanı kaybediyoruz. Bu bize yakışmıyor.”

“Çizim Masasının Üzerinde 7 Ay Uyudum”

Naci Görür, programda sadece bilimsel konulara değil, kendi yaşam öyküsüne de yer verdi. Elazığ’da yoksulluk içinde geçen çocukluğundan, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde geçirdiği zorlu öğrencilik yıllarına kadar pek çok anısını paylaştı:

“Yurtta kalacak param olmadığında okulun amfilerinde uyudum. Gündüz ders çalışıyor, gece çizim masasının üzerinde battaniyeye sarınıp yatıyordum. Sabah ellerimi, kollarımı hissetmiyordum. 7 aya yakın üniversitede kaldım. Okumaktan vazgeçmedim.”

Bir dönem okulu bırakmayı bile düşündüğünü anlatan Görür, dönemin dekanı Prof. Dr. Kemal Erganlı’nın kendisine burs ayarladığını ve bu sayede eğitimine devam edebildiğini belirtti.

“Depremden Sonra Çadır, Çay ve Oy”

Türkiye’deki deprem yönetimi anlayışını da sert bir dille eleştiren Naci Görür, hükümetlerin bugüne kadar izlediği yaklaşımı şöyle özetledi:

“Deprem olduktan sonra çizmeleri giyip gidiyorlar, halka nutuk atıyorlar. Çay, çorba dağıtıyorlar, geçici konut yapıyorlar. Oy topluyorlar, sonra unutuluyor. Oysa modern dünyada esas olan şey, depremin öncesinde hazırlık yapmaktır. İnsanlar ölmeden, şehirler yıkılmadan gerekeni yapmak zorundayız.”

“Bilim insanlarının kalitesi uluslararası ölçekte değerlendirilmeli”
Türkiye’de bilimsel çalışmaların yetersizliğine de dikkat çeken Görür, üniversitelerdeki akademik seviyenin uluslararası standartlara uygun olmadığını ifade etti:

“Bugün Türkiye’de öğretim üyelerinin %10’u uluslararası nitelikteyse ne mutlu. Ama çoğu bu seviyede değil. Bilim, sadece ülke içinde değil, dünyada da saygı görecek seviyede yapılmalı. Çinli, Japon, Amerikalı da ‘evet bu iş iyi yapılmış’ diyorsa bir anlamı vardır.”

Bilimle Yaşamak Zorundayız

Prof. Dr. Naci Görür’ün Gör Beni programındaki açıklamaları, Türkiye’de depreme karşı duyarsızlığın yalnızca siyasal değil, toplumsal bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Görür’e göre çözüm net: Bilimle hareket eden, yöneticilerden talep eden, sorumluluk alan bir toplum olmak. Aksi takdirde “bu pespayelikle” hiçbir şeyin değişmeyeceğini vurgulayan Görür, “Depremler durmaz ama biz önlem alırsak insanlar ölmez” diyerek sözlerini tamamladı.

Not: Bu haber, Prof. Dr. Naci Görür’ün Armağan Çağlayan’ın YouTube kanalında yayınlanan “Gör Beni” adlı programındaki açıklamalarından derlenmiştir.
İlgili videoya buradan ulaşabilirsiniz.

Ünlü ekonomist Prof. Dr. Ceyhun Elgin’in konuk olduğu YouTube programında Türkiye ekonomisine dair yaptığı çarpıcı değerlendirmeleri haberleştirdik.
Haberi okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Her türlü soru, görüş ve önerileriniz için aşağıdaki form üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Elif Garip